BAŞKENT ÜNİVERSİTESİ
Fen Edebiyat Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü

 

Klasik Türk Edebiyatı

Aytaç, Aslı (2021). The Mythological Journey of the Kaknus and Its Place In Ottoman Poetry. Kervan (International Journal of Afro-Asiatic Studies), 25/2, pp. 235-248.

Bir yaradılışın öyküsü olarak niteleyebileceğimiz mitler, kutsal birer öykü olarak kabul edilip bir şeyin var olmayabaşlamasının öyküsünden bahseder. Ortak inanç unsuru olarak insanlık tarihinde mitolojinin yeri büyüktür. Her kültür ya da toplum kendi efsanevî ve mitolojik geçmişini oluşturarak kökenine ve geçmişine ait inançları nesiller boyu aktarır. Mitoloji bir varsayım ortaya atar ve inanç sistemleri vasıtasıyla ona hayat verir.

Kültür, inanç ve yaşam şeklimizin biçimlenmesi, sebebini ve kökenini bilmeden inandığımız söylencelerle şekillenmektedir. Bu inançların kaynağı insandır ve her biri çağdan çağa, nesilden nesile başkalaşarak evrilir. İnsan, bunları kendi zihninin ve kültürünün sınırları çerçevesinde, gerçeklere dayandırarak üretir. Mitoloji, insanın yarattığı bir dünya olarak yine insanın büyüttüğü ve beslediği bir alandır (Eliade 1993: 15-16; Armstrong 2014: 13; Gezgin 2014: 7).

Divan şiiri varlığını sürdürürken çeşitli kaynaklardan beslenmiştir. Bunlar arasında din, tasavvuf, destanlar, masallar, çeşitli anlatılar ve hikâyeler sayılabilir. Bunlardan biri de mitolojidir. Oluşturulan metinlerin tam olarak anlaşılması noktasında bu kaynaklardan ne bağlamda yararlanıldığının bilinmesi gerekmektedir. Şair, kendi şiir bilgisinin yanı sıra tarihî ve kültürel öğelerle mitolojiye dayalı köken bilgisini de şiirine dâhil etmektedir. Edebi eserlerde mitlerin önemini vurgulamak üzere Wellek-Warren “Bize göre bir edebî eserin esas manası onun içindeki mit ve sembollerden gelir” demektedirler (1983: 258).

Mitolojik kaynağını daha çok Fars mitolojisinin oluşturduğu divan şiiri ürünleri, bu kültüre ait şahıs, hayvan ve diğer canlılardan yararlanılarak bunların hikâyelerinin birebir ya da kısmen kullanılıp divan şiirine taşınmasıyla meydana getirilmişlerdir. Ürünlerimizde bu kültüre ait mitolojik öğeler çokça yer almakta ve metinlerin değerlendirilmesi konusunda söz konusu kültürün mitolojik unsurlarının kökenine inme ihtiyacı doğmaktadır. Ancak, temele bakıldığında, divan şiirininiçeriğinde yalnızca İslâmî doğu mitolojisine ait unsurların olmadığı görülmektedir. 

Tarih boyunca Yakındoğu’da kurulan devletler, farklı inançlar ve dinlere ev sahipliği yapmış ve İslam kültürü yerleştiğinde eskiden var olan din ve inanç sistemlerinin kalıntıları üzerine yeni yorumlamalar getirilmiştir. Bu çeşitlilik dolayısıyla mitolojik şahıs ve kavramlar farklı görünümler arz ederken kökenleri konusunda çeşitli kültürlerde benzerlik göstermektedir. Yakındoğu’da yaşayan bir halkın mensup olduğu dinin değişmesiyle eskiden beri birikmiş bilgilerin tamamen yok olması mümkün değildir, bir başkalaşım geçirerek varlığını sürdürmeye devam etmektedir. Büyük Roma İmparatorluğu’nun doğuya yayılmasıyla birlikte Yakındoğu kültürü, Yunan ve Roma kültürleriyle yoğrulmuş ve birbirlerinden çeşitli alışverişlerde bulunmuşlardır. Bu alışveriş neticesinde, eski mitolojik tarih ve inançlar üzerine yeni kültüre ait olanların da eklenmesiyle çok yönlü bir doğu-batı bileşimi meydana gelmiş ve M.S. 4. yüzyıla kadar tarihlendirilen bu dönem Hellenistik kültür dönemi adıyla anılmıştır (Tekin 2009: 181-182).

Doğu mitolojisinde güzel nağmeler çıkararak çırptığı kanatlarıyla kendini ateşte yakan ve küllerinden yeniden doğan Kaknus kuşu, Batı’da Yunan mitolojisinde Kyknos/Cygnus adıyla anılan mitolojik bir kahraman olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kültüre ait anlatılarda Kyknos’la ilgili çeşitli varyantlar bulunmakla beraber bunların bir kısmı Doğu mitolojisindeki Kaknus’un özellikleriyle benzerlik göstermektedir. Yunan mitolojisinde, arkadaşı Phaethon’un ölümüne çok üzülmesi üzerine Apollon tarafından kendisine ahenkli sesler çıkarma yeteneği verilerek bir kuğuya dönüştürülen Kyknos isimli kahraman yer almaktadır. Diğer varyantlarda da kahramanın kuğuya dönüştürülmesi ya da kahramanın bir kuğu tarafından büyütülmesi motifleri bulunur. Kuğu kuşu Yunan mitolojisinde rengi ve güzelliği ile yer almaktadır. Venüs’ün bindiği arabanın hayvanları bu özelliklerden dolayı kuğu olarak tasvir edilmektedir.

Doğu ve Batı mitolojilerinde yer alan özelliklerine paralel olarak divan şiirinde Kaknus, ateşte yanması ve sesinin güzelliği bağlamında ele alınmıştır. Beyitlerde kaknüs, kaknûs, kuknûs, kukınûs ve mûsikâr kelimeleriyle anılmaktadır. Divan şiiri sözlüklerinde, Hint adasında yaşayan, kanatları nakışlı, gagası delikli bir kuş olarak tarif edilmektedir. Yüzünde üç yüz altmış delik olduğu ve dağ başlarında rüzgâra karşı durduğunda rüzgârın o deliklere nüfuz etmesiyle çeşitli sesler çıkardığı belirtilir. Çıkan sesleri işiten kuşlar yanına üşüşünce Kaknus’un onlardan birkaçını yakalayıp yediği, bin yıl kadar yaşadığı ve öleceği zaman güzel nağmeler çıkararak kanatlarını çırpıp altına topladığı çalı çırpıyı tutuşturup en nihayetinde kendinin de yandığı ve küllerin içinden yeniden bir yavrunun peyda olduğu belirtilir. Mûsıkî ilminin bu kuşun çıkardığı seslerden esinlenilerek icat edildiği de verilen bilgiler arasındadır (Onay 2007: 222; Pala 2008: 253).

Sonuç olarak; Yunan mitolojisinde Kyknos, kendisine yetenek olarak verilen ahenkli sesiyle öne çıkarken Doğu’da bu efsanevi kuşun ateşle olan ilgisinin daha ön planda olduğu görülmektedir. Yunan mitolojisi kaynaklarının Kyknos maddelerinde ateş ve yanmak ile ilgili bir nokta tespit edilememiştir. Hikâyelerde “yıldırım çarpmasıyla cezalandırılma” motifine değinilmekle beraber bunun Kyknos’la birebir ilgisi bulunmamaktadır. Buna karşılık Doğu mitolojisi kaynaklarında Kaknus; kanatlarını çırparak kıvılcım çıkarması, kendini tamamen yakması ve küllerinden doğması gibi ateşle ilgili nitelikleriyle yer almaktadır. Divan şiirinde de şairler; kıvılcım çıkarması, tamamen yanması, küllerinden yeniden doğması, ahenkli sesi ve musikiyle ilişkisi, gagası ve uzun yıllar yaşaması gibi özellikleriyle Kaknus’a yer vermektedirler.